Karakterlerin Ritmini Taşıyan Demircan Kaçel
Röportaj

Karakterlerin Ritmini Taşıyan Demircan Kaçel

Arka arkaya yer aldığı yapımların başarısından dolayı oyunculuk şu an hayatının merkezinde olsa da Demircan Kaçel, aslında multidisipliner bir sanatçı.

Resim yapmak ve müzik üretmek gibi yaratım sürecine dahil olan her şey onun oyun alanında yer alıyor. oyunculuk dışında sahip olduğu diğer yeteneklerini yer alacağı diğer yapımlarda sırasıyla bize göstereceğinden ve bizim onu keyifle seyretmeye devam edeceğimizden şüphemiz yok!

Karakterlerin Ritmini Taşıyan Demircan Kaçel

Henüz çok az röportajın olduğu için ve de özellikle seni senden dinlemek adına cliché bir giriş yapmak istiyorum; kimdir Demircan Kaçel? 

Resim çizmeyi, müzik yapmayı, yazmayı, oyunculuğu özellikle de oyunculuğu çok seviyorum. Bir şeyler üretebilmek hayatımın oyun alanı. İki tane kedim var. Punk, rock, blues severim; psychedelic rock en sevdiğim. Dizi film izlemeden olmaz. Bazen rock’n roll yaşamak güzeldir bazen sadece oturup kahve içip etrafı izlemek yine güzeldir. 

Lisede güzel sanatlar okuduktan sonra oyunculuğa yönelmen nasıl oldu? 

Küçüklüğümden beri canlandırmayı ve yaratmayı çok seviyorum. Kendimi bildim bileli izlediğim, okuduğum her şeyin enerjisine çok çabuk bürünebiliyordum. Taklit etmek gibi de değil, gerçekten enerjisini taşımak. Ailelerimiz çocukluk arkadaşlarımla bizi bir araya getirdiğinde bilindik oyunlar yerine herkesi toplayıp bir hikaye uydururdum ve doğaçlama olarak o hikayeyi oynardık. Resim bölümü okumanın dışında çizgi roman çizerliği/yazarlığı hep hayatımdaydı ve yazdığım karakterleri çizmeden önce daha doğal görmek için ayna karşısında canlandırırdım. Bir gün gerçekten içimde adlandıramadığım bir his beni oyuncu olmaya itti. Dönüp baktığımda sanki hayatım boyunca bu hisse hazırlanmışım gibi geliyor. 

Karakterlerin Ritmini Taşıyan Demircan Kaçel

Oyunculuğunu teorikten pratiğe nasıl geçiriyorsun; daha önceden uğraştığın diğer sanat dallarıyla karşılaştırırsak oyunculuk daha çok bir takım işi diyebilir miyiz? 

Farkında ve anda olmak, partnerinle aynı frekansta kalabilmek önemli. Paslaşmak ya da dans etmek gibi. Teorik kısımda senaryoyu bir kılavuz gibi ele alarak karakter yaratmayla başlıyorum. Bence karakter yaratmak aslında kendi içinde yeni biriyle anlaşma imzalamaya benziyor. Sosyolojik, fizyolojik ve psikolojik faktörlerini belirledikten sonra karakter doğmaya başlıyor ve yeni bir enerji meydana geliyor. Metot oyuncusu değilim fakat set zamanında o günkü sahnenin ve karakterin ritmini taşımayı seviyorum. Kendi kendime küçük eğlenceler yaratmamı sağlıyor. Kafamda karakter ve ben olarak ikiye ayrılıyorum. Teorik kısmı Demircan hallediyor, karakterle sete çıkarken el sıkışıp sahneyi de onun enerjisine bırakıyorum. Bunlar bireysel kısımları olsa da aslında oyunculuğun neredeyse tamamı ekip işi. 

Şu ana kadar sektörde seni en çok zorlayan kısım ne oldu? Neyi değiştirmek isterdin? 

Tabii ki zorluklar oluyor. Fakat iyi bir iletişime sahip olan ekip her türlü zorluğun üstesinden gelir diye düşünüyorum. İnsanın zorluk çektiği noktalar zaman geçtikçe iyi bir tecrübeye dönüşebiliyor. Günün sonunda oturup, derin bir nefes alıp adımlarını güçlendirebiliyorsa, sorun yok demektir. 

Karakterlerin Ritmini Taşıyan Demircan Kaçel

Kariyerinin şu ana kadar en belirgin kırılma noktası neydi? 

Oyunculuğa başladığım günden beri içimde sürekli kırılma noktaları yaşıyorum. Bunlar zamanla kariyerime de yansıyor. Dışarıdan en belirgin olanı sanırım Üç Kız Kardeş’in ilk sezonunu bitirdiğimiz gün Kuş Uçuşu’nun ilk sezonunun yayınlanmasıydı. 

Dijitalleşme, sosyal medyanın yaygınlaşması gibi etkenler geleneksel medyayı sadece Türkiye’de değil tüm dünyada yeni bir yapılanmaya zorunlu tuttu. Haber alma kaynakların neler? Dezenformasyonla bireysel olarak nasıl mücadele ediyorsun? 

Dijitalleşme gün geçtikçe daha da kaotikleşiyor. Sosyal medya aslında sadece bir iletişim aracıyken dipsiz bir kuyu haline geldi. Araya bir sınır çekilmezse manipüle olmak zor değil. Bu yüzden her haberin içinde kaybolmuyorum. Fakat bir şey dikkatimi çekiyorsa da doğruluğuna emin olana kadar elimden geldiğince güvenilir kaynakların hepsine bakıyorum. 

Karakterlerin Ritmini Taşıyan Demircan Kaçel

Z kuşağı, yani senin kuşağın, sosyal medyadan kaçınıyor mu? Sen kendi çevreni nasıl gözlemliyorsun? Kendini sosyal medya platformlarında nasıl temsil etmeyi seviyorsun? 

Z kuşağı sosyal medyayı doğrusuyla yanlışıyla bir şekilde iyi kullanmayı beceriyor. Fakat ben onlardan biri miyim bilmiyorum. Daha çok yaratıcı kısma ulaşabileceğim ya da paylaşabileceğim bir araç olarak görüyorum. Bir noktada sosyal medya bizim işimizde vitrin görevi görüyor. Elimden geldiğince kendim olarak kullanmaya çalışıyorum. Daha çok yaratıcılığım ve sanatımla temsil etmeye çalışıyorum. Biraz dışavurum gibi. 

Karakterlerin Ritmini Taşıyan Demircan Kaçel

Röportajımızın zamanlaması harika; yepyeni bir yapımla bu kış seni izleyeceğiz! Yeni dizin ‘Arak’ hem konusu hem de sağlam kadrosuyla seyircide şimdiden ciddi bir beklenti yarattı. Bu projede seni en çok çeken neydi? 

En başta Rüzgar’ın çizgi roman çizeri olması ilgimi çekti. Bununla beraber iyi bir yapım ve iyi bir yönetmene sahip olması, senaryonun da güzel olması beni gerçekten heyecanlandırdı; senaryoyu okudum ve devamını merak ettim. Her hafta karakterlerin ve hikayenin nereye evrileceğini görmeyi istemek bence bir oyuncu için çok önemli.

Nasıl bir karakteri canlandırıyorsun? Demircan’a ne kadar uzak veya yakın bir karakter? 

Rüzgar karakteri hayatımın çok ilginç bir döneminde karşıma çıktı. Rüzgar’ı kısaca özetlemek gerekirse annesini çok küçük yaşta acı şekilde kaybetmiş, depresif ve karanlık dünyası olan bir çizgi roman çizeri. Ekibe katılmadan ortalama 5-6 ay önce hayatımda ayrı bir yeri olan, çok değer verdiğim amcamı kaybetmiştim. Yönetmenimiz Ender Mıhlar’la görüştüğümüz ilk gün bana Rüzgar’ı anlattı. Amcamı kaybettikten sonraki süreçte yaşantılarımız arasında çok fazla ortaklıklar buldum. Fakat genel olarak Rüzgar’la çizgi roman çizerliği yapmamız dışında pek benzediğimizi söyleyemem. Bana göre çok içine kapanık ve daha gizemli. 

Karakterlerin Ritmini Taşıyan Demircan Kaçel

Gerçek hayatta, örneğin sette, jenerasyon farkının belirgin olduğu oyuncularla çalışmanın avantajları ve dezavantajları neler? 

Çalıştığım bütün işlerde çoğunlukta en küçük bendim... Kendimden büyüklerle daha iyi anlaşıyorum galiba. Yaşıtım olan arkadaşlarım daha az diyebilirim. Genelde jenerasyon fark etmeksizin bir şeyler öğrenmeye bakıyorum. Fakat evet, jenerasyon farkı tecrübeyi de beraberinde getiriyor. Birikim ve aktarım da buna eklendiğinde kişi kendine birçok şey edinebilir. Dezavantajlı kısımları olursa da ne yapmamam gerektiğini görmüş olup, kendimce avantaja çevirmeye çalışıyorum. 

Resim yapmaya hala vakit bulabiliyor musun?

Her zaman. En kötü ihtimalle yanımda bir eskiz defteri hep vardır.

Müzikle de ciddi olarak ilgilendiğini biliyorum, bu aralar en çok dinlediğin şarkılar neler? 

Led Zeppelin- No Quarter,
Yame- Becane,
Red Hot Chilli Peppers- Under The Bridge. 

Duygusal olarak bağ kurduğun ve hep yanında taşıdın bir eşya/obje var mı? 

Kolyem. 

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası